Yazmak zihni tüm kötülüklerinden
arındırıp, hayatı düzene sokmaya yarayan bir kurtarıcı sanki, yürümenin bedenin kurtarıcısı olduğu gibi.
Yürümek derken İstanbul trafiğinden sıyrılıp tabana kuvvet bir yerlere yetişme
çabasındaki yürümek değil ama bu, kulağında müziğin yetişme kaygısından uzak
yaptığın o yürüyüş var ya hani vitamin etkisi yaratan, bedenini canlandıran, yazmakta
zihninin canlanmasını sağlıyor işte.
Bilgisayarın ışığı altında sağında
solunda tepeleme yığılmış makaleler ve kitaplarla teslim gününü şu kadar gün,
bu kadar saat kaldı telaşı olmadan, elinde kalemin önünde kağıtların yazmak
benim kastettiğim. Bazen o kadar çok zorunluluktan yazman gerekiyor ki zihnin
uyuşuyor adeta, düşünme yetin yok olup gidiyor. Saatlerini geçtim günlerini tek
kelime yazmadan ekrana bakarak geçiriyorsun. Aynen benim şu üç günde yaptığım
gibi. O kadar çok yazdırdılar ki ben
yazamaz oldum. Yazmaktan bunalıp çareyi bunu yazmakta buldum.Belki yeniden
otomatik yazabilme moduma geçmişimdir.Hadi ben gittim makaleler bekler...